Kendini Bilmek

Aylık Bülten

Güncel çalışmalarımdan, yayınladığım yazı ve videolardan en hızlı şekilde haberdar olmak için, aylık bültenime üye olun.

    “Hayat sadece şu anda yaşanır.
    Şu anı kaybedersek, hayatı da kaybederiz”
    – Buddha

    Günlük hayatınızda, yaşadığınız olaylar karşısında kendinizi ve duyumlarınızı gözlemliyor musunuz? Yoksa rutinleşmiş bir düzende kendinizi kaybederek mi yaşıyorsunuz? Eğer durum böyleyse, şimdiki an farkındalığına gelmek ve kendini bilmek için neler yapıyorsunuz?

    Kendini bilmek, bir yandan hayatın içinde yaşayıp giderken, diğer yandan gözlemci tarafımızın uyanık ve  aktif olmasıyla gelişir. Eğer gözlemci tarafımız uykudaysa, hayatı da uyku sersemliği gibi anlamadan yaşayıp gidiyoruz. Yok eğer gözlemci tarafımız aktifse, her geçen anın farkında bir hayat sürüyoruz.

    İyi güzel de, kendini bilmek için kendimizi nasıl gözlemleyeceğiz?

    Öz farkındalığımı artırmak için, 2010 Aralık ayı başında Vipassana meditasyon kursuna katıldım. 10 gün boyunca sessizlik içinde yapılan vipassana meditasyonları sayesinde, kendimi ve duyumlarımı gözlemlemeyi öğrendim.

    Peki ama bunu öğrenmek için herkesin sessizlik kampına mı gitmesi gerekiyor? Kampa gitmeden öğrenemez miyiz?

    Elbette ki öğrenebiliriz!

    Vipassana sonuçta sadece bir teknik. Bu kamp, çok yoğun bir meditasyon programı olduğu için, kendini bilmek ve gözlemlemek anlamında kısa sürede çok daha hızlı yol alıyorsun. Ancak günlük yaşamımızda kolaylıkla uygulayabileceğimiz başka yollar da var.

    Vipassana temelde bize şunu söylüyor: Bu yaşamdaki her şeyi duyumlarımız sayesinde fark ediyoruz. Yani, dışarıda olup biten ne varsa önce duyu sensörleri aracılığıyla algılanıyor ve elektriksel sinyale dönüştürülerek beyine gönderiliyor. Beyinde analiz edilip tanımlandıktan sonra, buna karşılık gelen nörotransmitterler hormon bezlerini tetikliyor ve ilgili kimyasallar salgılanıyor. Bu kimyasallar içimizde bir duygu durumu yaratıyor. Sonuç olarak bizler, bu duygu durumuna göre tepki veriyoruz.

    Örneğin, dışarıdaki sesleri kulağımız sayesinde duyuyoruz. Kulağımız bu sesleri toplayıp beyne gönderiyor. Beyin tarafından analiz edildikten sonra içeriğini anlıyoruz. Bu içeriğe göre içimizde bir takım duygular oluşuyor. Yani, bizimle ilgili olumsuz bir şey söylenmişse sinirlenip kızıyor ve hatta sözel yada bedensel tepkiler verebiliyoruz. Bazen de sessiz kalarak, bu duyguları bastırıyoruz.

    İşte Vipassana, tam da bu aşamada devreye giriyor. Otomatikleşmiş tepki vermektense, söz konusu durum karşısında gözlemci olmayı öneriyor. Tepkisel olmak yerine bilinçli farkındalıkla hareket ederek seçimler yapabileceğimizi söylüyor.

    Gündelik Yaşama Etkisi

    Örneğin bugün, tüm gün boyunca blog sayfamın teknik altyapı sorunlarıyla uğraştım. Bu sorunlar, Web sayfamın servise verilmesini engelliyordu. Web hosting hizmetini aldığım firmanın müşteri hizmetleriyle defalarca görüşmeme rağmen, bir türlü sorun çözülemedi. O kadar sinir olmuşum ki, kendi kendime söylendiğimi farkettim. Yazmakta olduğum maile baktığımda, karşı tarafı suçlayıcı ağır ifadeler kullandığımı gördüm.

    O an herşeyi bırakıp bir durdum ve kendimi gözlemlemeye başladım. Nefes alış verişim hızlı, kaşlarım çatık, omuzlarım ve boynum kasıktı. Bedenim son derece gergindi. Bu duyumlar içimde öfkeye dönüşmüştü. İçinde bulunduğum bu olumsuz zihin, beden ve duygu durumunda, tam tepki vermek üzereyken kendime gelmiştim. Bu sayede otomatik davranıp suçlamalar yapmaktansa, başka seçeneklerim olup olmadığını düşünmeye başladım. Çünkü yazacağım bu ağır sözlerin duruma hiçbir faydası olmayacağı gibi, belki de karşı tarafı kışkırtıp çözüm sürecimi uzatacaktı. Sonuç olarak mailimi daha düzgün bir dille yazmaya karar verdim. Yaşadığım bu çözüm(süzlük) sürecinde geldiğimiz noktayı ve onlardan beklediğim desteği ifade ettim.

    Daha sonra, bedenimdeki gerginliği gevşetme ihtiyacı duydum. Yerimden kalktım, kendime bir çay yaptım ve yazı yazmaya koyuldum. Çünkü gergin bir şekilde onlardan cevap beklemek yerine yapabileceğim en iyi şey, odağımı olumlu bir yere yönlendirmekti.

    Gördüğünüz gibi, kızgınlık ve öfke gibi duygular içindeyken kendimizi kaybedip, otomatik bir şekilde bilinçsizce davranma eğilimindeyiz. Hissettiğimiz olumsuz duyguları, tepki vererek boşaltabileceğimizi zannediyoruz. Halbuki ne kadar tepki verirsek o kadar çok karşı tepki aldığımızdan, bu öfke katlanarak artıyor ve nerdeyse günümüzün tamamına yayılıyor. Öyle ki, öfkemizin asıl kaynağıyla hiç ilgisi olmayan konulara bile sirayet ediyor. Bundan en çok da etrafımızdakiler etkileniyor. Çoğu zaman bu kişiler en sevdiğimiz ve değer verdiğimiz insanlar oluyor.

    Halbuki, duyularımızı ve duygularımızı bastırmadan gözlemleyebilsek, tepki vermek yerine bilinçli seçimler yaparak hareket ederiz. Bu sayede tepkisellik döngüsünü engellemekle kalmayıp, çözümlere kolaylıkla ulaşır, enerjimizi daha verimli kullanırız.

    Şimdiki An Farkındalığını Geliştirmek İçin Teknikler

    Nefesi İzleme:

    Gözlemci tarafı uyanık tutmak ve kendini bilmek için yaptığım en basit ve en etkili yöntem, nefes alış verişime odaklanıp onu izlemek. Bunu sizler de gün içinde sık sık uygulamaya çalışın. Göreceksiniz ki, duygu durumunuz ne olursa olsun, zihniniz geçmiş ya da gelecekte dolanmak yerine, yaşadığınız An’a, yani ŞİMDİ’ye gelecek. Böylece gözlemci tarafınız aktifleşerek kendinizi ve duyumlarınızı fark edebilirsiniz. Sonrasında ise otomatik tepki yerine bilinçli eyleme geçmek son derece kolaylaşır.

    Bedensel Duyumlara Odaklanma:

    Diğer bir yöntem ise nefes yerine bedensel duyumlara odaklanmak. En kolayı, eller, avuç içleri ve parmak uçlarıdır. Kısa bir süre içinde, buradaki canlılığı ve enerjinin hareketini, yoğun duyumlar olarak fark ederiz. Böylece içimizdeki gözlemci uyanır ve tüm farkındalığımız ŞİMDİ’ye, An’a gelir.

    Ağaç ya da Çiçeği İzleme:

    Şimdiki an farkındalığını geliştirmek ve kendini bilmek için bir ağaca veya çiçeğe de odaklanabiliriz. Böylece, onun varlığındaki dingin mevcudiyeti ve güzelliği hissederiz. Bu his, bizim içimizde de var olan aynı dinginliği yani öz varlığı uyandırır ve bizi An’a getirir.

    Gördüğünüz gibi, şimdiki an farkındalığına gelerek, kendini gözlemlemek ve kendini bilmek hiç de zor değil. Yukarıdaki teknikleri, kısacık bile olsa gün içinde ne kadar sık uygularsanız, o kadar hızlı yol alırsınız.

    Bu konuda daha derin bilgilere ulaşmak istiyorsanız, büyük üstad Eckhart Tolle’nin muhteşem eseri “Şimdi’nin Gücü” kitabını okumanızı tavsiye ederim. Bu kitabı okuduktan sonra bile, tekrar tekrar okumak, hatta başucunuza koyup herhangi bir sayfasını açarak, özünüzden rehberlik almak isteyeceksiniz.

    Eckhart Tolle’nin mesajı o kadar sade ki, zaten gücünü de buradan alıyor. Kitabı okurken, O’nun aydınlanmış zihninin ışıltısı bize de ulaşıyor ve içsel varlığımızı uyandırıyor. İşte bu uyanış, hayata yeni bir bakış açısıyla bakmamızı sağlıyor. Böylece, diğerleriyle ilişki kurma biçimimizi ve dolayısıyla deneyimlerimizi değiştirerek, bizlere yepyeni bir yaşam olasılığının kapılarını açıyor.

    Gözlemci tarafımız her an uyanık ve aktif olsa, seçimlerimizi hep bilinçli bir şekilde yapardık. Şimdi’de kalır, her anın tadını çıkarırdık. O an gerçekten neye ihtiyaç duyduğumuzu kolaylıkla fark eder, tepki vermek yerine, ihtiyaçlarımızı karşılayacak etkili eylemler yapardık. Akşam yatağa yattığımızda ise günümüzün ne kadar güzel geçtiğini düşünür, huzur içinde şükrederek uykuya dalardık.

    Gününüzün hep böyle geçmesini istemez miydiniz? Haydi o zaman, gözlemci tarafımızı uyandıralım ve o bilinç seviyesinden An’ı yaşamaya başlayalım!

    Sevgiler!
    Esra

    “Uyan! Düşüncelerine tanık ol.
    Sen gözlemleyenin ta kendisinin, gözlemlediğin değil…”
    – Buddha